EN

YARIN ÇOK GEÇ OLMADAN!

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Başkanı Emel Tel, kamusal, nitelikli, ücretsiz ve eşit eğitimin yanısıra laik, modern, kamusal ve ilkeli bir düzen için birlikte hareket etme çağrısında bulundu.

Toplum olarak laik yaşam düzenine ve laik kurumlara sahip çıkma zamanının geldiğini söyleyen Tel, “Kıbrıs Türk toplumu üzerinde oynanan oyunları, safları sıklaştırarak, parti rozetlerini bir kenara bırakarak, laik yaşam düzenine taraf olarak, toplumsal varlığımıza sahip çıkarak birlikte bozabiliriz. Bizim yaşayacak başka bir adamız veya ülkemiz yoktur” dedi.

KTÖS bugün eğitimde yaşanan sorunlarla ilgili basın toplantısı düzenledi. Genel Sekreter Şener Elcil’in kısa bir konuşma yaptığı KTÖS’teki toplantıda, yazılı açıklamayı Tel’in yanı sıra, Yönetim Kurulu üyeleri Burak Maviş, Uğur Erilen ve Mebrure Diren okudu.
instagram haber
KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil, Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’nın yaz döneminde, yeni eğitim yılında sorunların yaşanmaması adına sorunları çözmek için çalışmalar yapması gerektiğini ancak bunun yapılmadığını söyledi.

Öğretmenlerin çalışacağı okulların belirlenmesi, çalışma saatleri, ders müfredatı, altyapı eksikliklerinin giderilmesi gibi konularda yaz boyunca çalışma yapılması gerektiğini söyleyen Elcil, bunların yapılmadığını belirtti.

Elcil, ülkenin en büyük ve önemli dairelerinden olan İlköğretim Dairesi’ne müdür atanmadığını söyleyerek, tüm sorunların yerinde durduğunu açıkladı.

TEL: “ÇÖZÜM ÜRETİLMİYOR”

KTÖS Başkanı Emel Tel, sendikanın, alt yapı eksikliklerinin yetersiz olduğu okullarla öğrenci nüfusundan dolayı öğretmen eksikliği yaşanması öngörülen okulların yanısıra, AÖA ile ilgili hassasiyetlerini ve eğitimin geleceğine yönelik alternatif, laik, bilimsel önerilerini Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı yetkilileri ve hükümetle paylaştığını ancak çözüm üretilmediğini söyledi.

Tel, “Geldiğimiz noktada bakanın ‘ben bilirim, ben yaparım’ edası ile saygıdan uzak ve uzlaşmaz tavırlar sergilemesi, ortaya koyduğumuz tüm önerilerin sağlıklı bir ortamda tartışılmasının önüne geçmiştir” dedi.

“TÜM VAKTİNİ CEMAAT VE DİNİ DERNEKLERE HİZMET ETMEK İÇİN KULLANDI”

Eğitimin gelişimi için hazırladıkları alternatif önerilerin, hazırlanan yasa ve tüzüklerin ve eğitim şurası kararlarının bakanlık tarafından  “görmezden gelindiğini” savunan Tel, “Bakan yaz aylarındaki tüm vaktini cemaat ve dini derneklere hizmet etmek için kullanmıştır” açıklamasında .

Okullara bütçe ayrılması için uzlaşı olmasına rağmen, bakanlığın her okula bütçe verilmesini sakıncalı bulduğunu ileri süren Tel, okul kantini işletilmesinin rant haline getirildiğini, kantinlerinin kimlere verildiğinin “devlet sırrına dönüştürüldüğünü” vurguladı.

“OKUL YERİNE İLAHİYAT”

Tel, UBP-DP hükümetinin özellikle Girne bölgesinde ve adanın diğer bölgelerinde oluşan toplamda 6 yeni okul yapma projesini hayata geçirmek yerine, ikinci ilahiyat koleji için hazırlık yaptığını savundu.
Emel Tel, “Okul ve hastane için para bulamayanlar, ilahiyat kolejleri için açık çek imzalamaktadır. Bakanlığın Girne bölgesi için yeni okul önerisi olmamakla birlikte, çağdışı bir anlayışla müzik, resim ve İngilizce odalarının sınıflara dönüştürülmesini ve öğretmenlerin daha çok çocukla sınıf içerisinde ders yapılmasını talep etmektedir” diye konuştu.

MAVİŞ: “HAKSIZLIĞA TARAF OLMAYACAĞIZ”

KTÖS Yönetim Kurulu üyesi Burak Maviş, eğitimin değerlendirilmediği, rehberlik edilmediği ve denetlenmediğini söyledi.

Maviş, şunları kaydetti: 
“Eğitim Bakanlığı var olan MEDDYK Yasası’nı işletmemekte ve bu yasanın yerine yenisini hazırlayarak yetkiyi tek başına kullanmak istemektedir. Var olan yasa Bakanı dahi denetlerken, kendi hazırladığı yasa ile Bakan siyaseten herkesi denetler duruma gelmek istemektedir. Ciddi anlamda denetmen eksikliği olmasına rağmen, yeni denetmenler atanmamaktadır. Eğitim Bakanı’nın niyeti okullarımıza Türkiye’den denetmek getirmektir. Eğitim Bakanlığı’nın eğitim uzmanı kadroları da eksiktir. Bu kadrolar da elçilik tarafından atanmak istenmektedir. Elçilik, Genel Orta Öğretim Dairesi, rehberlik hizmetleri ve özel eğitim alanlarında Eğitim Bakanlığı içerisinde personel görevlendirmiştir”

Öğretmen kadrolarının tamamlanarak, yeni münhal yerlerinin öğretmene duyurulması ve ardından da oluşacak boşlukların ivedilikle KHK’ya bildirilmesi gerektiğine işaret eden Maviş, “Bilinsin ki sendikamız herhangi bir haksızlığa taraf olmayacak ve gerekirse nakilleri imzalamayacaktır” dedi.

Yönetici ve özel eğitim öğretmenliği için açılan kadroların yetersiz olduğunu dile getiren Maviş, “Bu çağda öğretmen yardımcısı ve okul psikologu kadrolarının oluşturulmamasının kabul edilebilir yanı yoktur. Özel eğitim kadroları ve okul psikologu kadroları bilinçli doldurulmamakta, bu alanın öğretmenleri elçilik tarafından okullara gönderilmek istenmektedir. Bizim insanımızın işsiz bırakıldığı ve elçiliğin okullar içerisinde örgütleneceği bu anlayışa hizmet edenler karşısında bizleri bulacaktır” diye konuştu.

Maviş, taşımacılık, öğrenci nüfusu yoğunluğu, kolej giriş sistemi, zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi, ayrımcı eğitim sistemi modeli, ilahiyat koleji, alt yapı yetersizlikleri ve öğretmenler arasındaki ekonomik eşitsizliklerin başlıca sorunlar olarak devam ettiğini söyleyerek, kolej giriş sisteminin de değişmesi gerektiğini kaydetti.

ERİLEN: “CAMİ SAYISI OKUL SAYISINI GEÇTİ”

KTÖS Yönetim Kurulu üyesi Uğur Erilen, ülkede cami sayısının okul sayısını geçtiğini, söyleyerek, “Merkezileştirme adı altında köyler okulsuz bırakılırken, ekonomik akıl bahane edilerek daha fazla okulun kapatılması gündemdedir. 162 okula karşılık 212 cami vardır” diye konuştu.

Son 17 yılda 46 yeni cami inşa edilmesine rağmen, 1974’den günümüze 15 yeni okul inşa edildiğini belirten Erilen, “Haziran ayında belirlediğimiz 48 tane okulumuzun tadilat tamirat işleri ile ilgili yeterli bir çalışma yapılmamıştır. Birçok okula teknolojik yatırım yapılmamakla birlikte, okullara ihtiyaçları için sponsor bulmaları önerilmiştir. Camiye, ilahiyata, hacıya, hocaya, cemaate para bulan devlet, kendi okulunun inşasına, tamiratına, yeterli öğretmen kadrosuna para bulamıyor” dedi.

Akademik çalışma takvimi ve okulların çalışma saatlerinin halen oluşturulmadığını dile getiren Erilen, hükümet şimdiden önerisini açıklaması ve kamuoyu vicdanı ile uzlaşması gerektiğini belirtti.

Erilen, Atatürk Öğretmen Akademisi konusunda Milli Eğitim ve Kültür Bakanının yaptığı açıklamaların çelişkili olduğunu vurguladı.

Erilen, “Göreve geldiği günden beri eğitimden anlamadığını her icraatıyla ortaya koyan Bakanın şuursuzca AÖA’yı kapatma gayretinin arkasında toplumun yaşam algısı üzerinde yapılan mühendisliğin izleri vardır. AKP’nin imamları Öğretmen Akademisini kapatıp, toplumun varlığını sonlandırmak istemekte, Bakan da koltuk hesapları ile buna hizmet etmektedir” dedi.

DİREN: “YAŞAM LAİKLİK ÜZERİNE KURULMUŞTUR”

KTÖS Yönetim Kurulu üyesi Mebrure Diren, Çanakkale gezisinde yaşananları eleştirerek, ziyaretin “laiklikle alası olmadığını” söyledi.

Ülkede hazırlanan 1. sınıf ve 4. sınıf ders kitapları ile ilgili sendikanın 35 sayfalık rapor hazırladığını ve kitapların içeriğinin bu rapora göre yeniden değerlendirmesini istediğini belirten Diren, bakanlığın kitapları hazırlayıp hazırlamadığını, okullar açılmadan önce bu kitapların basılıp basılmayacağını, öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitim programının ne zaman düzenleneceğini sordu.

Diren şöyle devam etti: 
“Türkiye’de eğitim sendikaları ve Eğitim Bakanlığı Evrim Teorisi’nin biyoloji dersinden kaldırılıp felsefeye aktarıldığını, Atatürk ile ilgili konuların azaltıldığını ve cihat kavramının müfredata dâhil olduğunu açıkladı. Lise kitapları da 1 yıl içerisinde yeni müfredata göre yazılacak. ÖSYM’nin düzenlediği sınavların içeriği bu kitaplardan olacağına göre, toplum olarak başka bir baskı ile karşı karşıya kalacağız. Eğitim Bakanlığı’nın bilimsel değerleri ayaklar altına alacak bu uygulamaları şimdiden reddetmeye davet ederiz. Çözüm olarak ise Milli Eğitim Yasası’nın 22. Maddesi (1) ve (2) fıkraları bir an önce yürürlükten kaldırılmasını ve kitapların bizim yetiştirdiğimiz alan uzmanları tarafından adamızda yazılmasını öneririz”

Kıbrıslıların yüzyıllardır, herkesin din ve vicdan özgürlüğüne hoşgörülü ve saygılı olduğunu dile getiren Diren, “Kıbrıs Türk toplumu doksan yıl önce din içeriğini merkez olmaktan çıkarıp, yaşamı laiklik üzerine kurmuştur. Bu ülkeyi yurt bilen ve gelip yerleşen herkes de aynı duyguları paylaşmıştır” dedi.

Eğitim sistemi, devlet düzeni, hukuk sistemi, kurumlar, siyaset ve yaşam felsefesinin laik temeller üzerine inşa edildiği belirten Diren, “Laiklik perspektifi, kişinin din ve vicdan özgürlüğü anayasa ile koruma altına alınmıştır. Türkiye’de laik sistemi yıkmaya çalışıp, her şeyin merkezine dini koyarak, Türkiye halklarını karanlığa götürmek isteyenlere alkış tutanlar, adanın kuzeyinde de aynı emelleri taşıdığını açıkça ifşa etmiştir” dedi.

Diren şöyle devam etti: 
“Camiler, TC Lefkoşa Elçiliği ve diyanet işleri tarafından kirası ödenen evler, gelirleri nerden olduğu belli olmayan dernekler dinsel propaganda ve toplum mühendisliği merkezlerine dönüştürülmüştür. İmamlar, toplum içinde söz sahibi edilmeye çalışılmakta, bazı siyasetçiler emirleri imamlardan almaktadırlar. Daha çok cami yapılmasının sebeplerinin başında, imamların daha çok yaygınlaştırılması ve daha çok propaganda yapabilmelerinin sağlanması gelmektedir.Çocuklar ile gençlerin faaliyetler ve gezilere yönlendirilmesi karşılığında bazı ailelere TC kaynaklı ekonomik yardımlar yapılmaktadır”

Açıklamanın tam metni;

YARIN ÇOK GEÇ OLMADAN!

Eğitim Bakanının sivil toplum örgütlerinin yerine cemaatlere; öğretmenler yerine imamlara, hükümet yerine TC Lefkoşa Elçiliği eğitim müşavirine itibar gösterdiği bir dönemden geçmekteyiz.

Kıbrıs Türk toplumunun 90 yıllık karma eğitim sürecine yakışmayacak davranışlar sergileyip, eğitimin dine alet edilmesini teşvik eden Sn. Bakan, tarihin karanlık sayfalarında yerini alacaktır.

KTÖS, alt yapı eksikliklerinin yetersiz olduğu okulları, öğrenci nüfusundan dolayı öğretmen eksikliği yaşanması öngörülen okulları, AÖA ile ilgili hassasiyetlerini, eğitimin geleceğine yönelik alternatif laik ve bilimsel önerilerini sabırla ve ısrarla Eğitim Bakanlığı yetkilileri ve hükümetle ile paylaşmıştır.

Geldiğimiz noktada bakanın “ben bilirim, ben yaparım” edası ile saygıdan uzak ve uzlaşmaz tavırlar sergilemesi, ortaya koyduğumuz tüm önerilerin sağlıklı bir ortamda tartışılmasının önüne geçmiştir.

 

Eğitim Bakanı cemaatlere hizmet ediyor.

Eğitimin gelişimi için hazırladığımız alternatif öneriler, hazırlanan yasa ve tüzükler (nakil tüzüğü, okullara bütçe tüzüğü, özel eğitim yasası taslağı, okul psikoloğu yasa taslağı, kolej giriş sistemi önerileri) ve eğitim şurası kararlarını Eğitim Bakanı görmezden gelip, yaz aylarındaki tüm vaktini cemaat ve dini derneklere hizmet etmek için kullanmıştır.

Okullara bütçe ayrılması için uzlaşı olmasına rağmen, Eğitim Bakanlığı her okula bütçe verilmesini sakıncalı bulmaktadır. Yasa taslağının hayat bulması Eğitim Bakanı’nın kendi bölgesine yatırım yapması ayrıcalığını elinden alacağı için engellenmektedir.

Okul müdürleri yazılı olarak okul kantinlerini okulun bünyesinde çalıştırmak istediklerini, böylesinin okulların bütçesine daha çok katkısı olduğunu ifade etmişlerdir. Eğitim Bakanı nedense bu öneriye sıcak bakmamıştır. Böylece okul kantinlerinin işletimi bir rant haline getirilmeye devam etmektedir. Okul kantinlerinin kimlere verildiği devlet sırrına dönüştürülmüştür.

 

Yeni okul yapamam diyen Bakan, 2. İlahiyat kolejinin açılışı için para bulabiliyor!

UBP-DP hükümeti özellikle Girne bölgesinde ve adanın diğer bölgelerinde oluşan toplamda 6 adet yeni okul yapma projesini hayata geçirmek yerine, 2. İlahiyat koleji için hazırlık yapmaktadır. Okul ve hastane için para bulamayanlar, ilahiyat kolejleri için açık çek imzalamaktadır.

Bakanlığın Girne bölgesi için yeni okul önerisi olmamakla birlikte, çağdışı bir anlayışla müzik, resim ve İngilizce odalarının sınıflara dönüştürülmesini ve öğretmenlerin daha çok çocukla sınıf içerisinde ders yapılmasını talep etmektedir.

 

Eğitim Bakanlığı’nın kadroları bilerek zayıflatılmış, boş kalan kadrolar Elçiliğin gönderdiği kişilerle doldurulmaktadır.

Eğitimin değerlendirilmediği, rehberlik edilmediği ve denetlenmediği bir noktadayız. Eğitim Bakanlığı var olan MEDDYK Yasası’nı işletmemekte ve bu yasanın yerine yenisini hazırlayarak yetkiyi tek başına kullanmak istemektedir. Var olan yasa Bakanı dahi denetlerken, kendi hazırladığı yasa ile Bakan siyaseten herkesi denetler duruma gelmek istemektedir. Ciddi anlamda Denetmen eksikliği olmasına rağmen, yeni denetmenler atanmamaktadır. Eğitim Bakanı’nın niyeti okullarımıza Türkiye’den denetmek getirmektir.

Eğitim Bakanlığı’nın eğitim uzmanı kadroları da eksiktir. Bu kadrolar da Elçilik tarafından atanmak istenmektedir. Elçilik, Genel Orta Öğretim Dairesi, Rehberlik hizmetleri ve özel eğitim alanlarında Eğitim Bakanlığı içerisinde personel görevlendirmiştir.

116 okulun bağlı olduğu İlköğretim Dairesi müdürsüz bırakılmıştır. Okulların sorunlarını ve beklentilerini kimin çözeceği belirsizdir.

İlahiyat Koleji’ndeki müdür muavinlerinin birçoğu Elçilik tarafından atanmıştır. Okulun öğretmen kadroları da Elçilik tarafından atanmak istenmektedir.

Okulların bir bölümü eğitime öğretmensiz ve yöneticisiz başlayacaktır!

Eğitim Bakanlığı görevlileri ve sendika yetkililerimiz yaz aylarını Bakanlıkta harcamalarına rağmen, Eğitim Bakanı’nın zaman zaman talepleri ve bazı okulları kapatıp peşkeş çekmek istemesindeki talebi yüzünden öğretmen nakilleri halen tamamlanmamıştır. Öğretmen kadrolarının tamamlanarak, yeni münhal yerlerin öğretmene duyurulması ve ardından da oluşacak boşlukların ivedilikle KHK’ya bildirilmesi gerekmektedir. Bilinsin ki sendikamız herhangi bir haksızlığa taraf olmayacak ve gerekirse nakilleri imzalamayacaktır.

Yönetici ve özel eğitim öğretmenliği için açılan kadrolar yetersizdir. Bu çağda öğretmen yardımcısı ve okul psikoloğu kadrolarının oluşturulmamasının kabul edilebilir yanı yoktur.

Özel eğitim kadroları ve okul psikoloğu kadroları bilinçli doldurulmamakta, bu alanın öğretmenleri Elçilik tarafından okullara gönderilmek istenmektedir. Bizim insanımızın işsiz bırakıldığı ve Elçiliğin okullar içerisinde örgütleneceği bu anlayışa hizmet edenler karşısında bizleri bulacaktır.

 

Aynı sorunlar devam ediyor.

Taşımacılık, öğrenci nüfusu yoğunluğu, kolej giriş sistemi, zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi, ayrımcı eğitim sistemi modeli, ilahiyat koleji, alt yapı yetersizlikleri ve öğretmenler arasındaki ekonomik eşitsizlikler başlıca sorunlarımız olarak devam etmektedir.

 

Kolej giriş sistemi değişmelidir

Çağ nüfusunun %15’inin başarılı, % 85’inin başarısız ifade edildiği kolej sınav sisteminin giriş sistemi değiştirilmelidir. Kolej giriş sınavlarının 60 milyon TL’lik özel ders piyasası oluşturduğunu ve özel dershanelerin eğitim-öğretim faaliyetleri üzerinde olumsuz etkisi olduğunun altını çizeriz. Ezberlemeye dönük özel derslerin çocukların gelişimine katkı koymadığını, çocuklarda problem çözme yeteneğini ve sorgulamayı engellediğini, aynı zamanda çocuklarımızın çocukluklarını yaşamalarının önündeki en büyük engel olduğunu belirtiriz. Çocukların yarışmadan, kendi istek ve becerileri doğrultusunda, belirli ölçütleri tamamlayarak kolejlere devam etmeleri mümkündür. Bu konudaki önerilerimiz açık ve nettir.

Yeni okul inşası ve tadilatları beklemekte, camiler inşa edilmeye devam edilmektedir.

Cami sayısının okul sayısını geçtiği bir ülke durumuna geldik. Merkezileştirme adı altında köyler okulsuz bırakılırken, ekonomik akıl bahane edilerek daha fazla okulun kapatılması gündemdedir. 162 okula karşılık 212 cami vardır. Din işleri dairesinin bir açıklamasında bu sayının mescitlerle birlikte 299 olduğunu belirtmiştir. Adanın kuzeyinde, 4 devlet hastanesi, 13 özel hastane ve 21 sağlık ocağı vardır. Ülkede her 364 kişiye 1 doktor düşerken, her 836 kişiye 1 din görevlisi düşüyor. Ülkede her 66.250 kişiye 1 hastane düşerken, 1380 kişiye 1 cami düşüyor! Bununla birlikte 323 din görevlisi bulunduğunu; din görevlilerinin 233’ünün KKTC bütçesinden, 90’ının ise TC Elçiliği’nden ödendiği bilinmektedir. Bu sayının artıp artmadığı ile ilgili veya müezzinlerin dahil olup olmadığı ile ilgili bir veri de mevcut değildir. TC Lefkoşa Elçiliği din hizmetleri müşavirliği kendi sitesinde 90 tane camiyi kendine ait göstermektedir. Son 17 yılda 46 yeni cami inşa edilmesine rağmen, 1974’den günümüze sadece 15 yeni okul inşa edilmiştir.

Haziran ayında belirlediğimiz 48 tane okulumuzun tadilat tamirat işleri ile ilgili yeterli bir çalışma yapılmamıştır. Birçok okula teknolojik yatırım yapılmamakla birlikte, okullara ihtiyaçları için sponsor bulmaları önerilmiştir. Camiye, ilahiyata, hacıya, hocaya, cemaate para bulan devlet, kendi okulunun inşasına, tamiratına, yeterli öğretmen kadrosuna para bulamıyor.

 

Çalışma takvimi ve saatler ne olacak?

Akademik çalışma takvimi ve okulların çalışma saatleri halen oluşturulmamıştır. Geçtiğimiz yıl Türkiye’de yaz saati uygulaması, alınan siyasi kararla kalıcı bir hale getirilmiş, UBP-DP hükümeti ise bu kararı kamuoyu ile tartışmadan, herhangi bir bilimsel dayanak olmaksızın Kıbrıs’ın kuzeyinde de uygulamış, eğitim ve çalışma hayatında kargaşaya neden olmuştur.

Doğu Avrupa zaman diliminden çıkıp, UTC+3’ü standart zaman dilimi uygulamasının devam edip etmeyeceği ile ilgili ortada bir muamma dolaşırken, hükümetten çalışanlara veya toplumun vicdanına yönelik konu ile ilgili halen öneri yapılmamıştır.

Bir yıl önce canımızın yandığı trafik çarpışmasını unutmadık. Çocuklarımızın soğukta sokaklarda beklediğini unutmadık. Hükümet şimdiden önerisini açıklamalı ve kamuoyu vicdanı ile uzlaşmalıdır. Geçtiğimiz yıl sorumsuzca aldıkları hatalı kararı bu yıl tekrarlamamalıdırlar.

 

Atatürk Öğretmen Akademisi’ni kapatıp, öğretmenleri ilahiyat kolejinden mi atayacaksınız?

Atatürk Öğretmen Akademisi, 1937’den beri laiklik ilkesi temelinde Kıbrıs Türk Toplumu için planlı ve nitelikli öğretmen yetiştirmektedir. Eğitim Bakanı’nın laik olan her şeyden vazgeçtiğini, kız ve erkek öğrencilerin Çanakkale’ye ayrı ayrı gönderilmesini savunduğu cümlelerden ve bizzat katıldığı din içerikli ziyaretlerden anlıyoruz.

Atatürk Öğretmen Akademisi’ni ısrarla kapatmak isteyen Sn. Bakan, gelecekte Türkiye’de olduğu gibi Kıbrıs’ta da öğretmenleri imam hatip ve ilahiyat mezunları arasından mı atayacaktır?

Eğitim Bakanının AÖA’nın geleceği ile ilgili yaptığı açıklamalar çelişkilidir ve doğru bilgi içermemektedir. Eğitim Bakanı’nın AÖA mezunları yüksek lisans yapamaz iddiası belgelerle çürütülmüştür. AÖA Yasası, Akademi’nin LAÜ kampüsüne dönüşmesine müsaade etmemektedir. Lefke Avrupa Üniversite’sinin AÖA’ya yerleştirmek isteyeceği öğrenciler hangi ideolojik tabana hizmet edecektir. Laik mi? Yobaz mı?

Sn. Bakan’ın AÖA ile ilgili açıklamalarına inanmıyoruz. Göreve geldiği günden beri eğitimden anlamadığını her icraatıyla ortaya koyan Sn. Bakanın şuursuzca AÖA’yı kapatma gayretinin arkasında toplumun yaşam algısı üzerinde yapılan mühendisliğin izleri vardır. AKP’nin imamları Öğretmen Akademisini kapatıp, toplumun varlığını sonlandırmak istemekte, Sn. Bakan da koltuk hesapları ile buna hizmet etmektedir.

 

Bilinsin ki, KTÖS kimliğimizi, kültürümüzü, evrenselliğimizi, dilimizi, din algımızı ve varlığımızı devam ettiren öğretmenleri yetiştiren Atatürk Öğretmen Akademisi’nin yok edilmesine göz yummayacaktır.

Çanakkale’de ne olmuştur?

Çanakkale’de yaşanmış ve emperyalist saldırılara karşı olan tarihi direnişe, tüm toplumumuz saygı duymaktadır. AKP’nin bunu bir Osmanlı sevdası ile pazarlaması ve Atatürk’ü gölgelemesi anlaşılır gibi değildir. Cumhuriyet öncesi olan her şeyi muazzam, Cumhuriyet sonrası var olan her şeyin kötü bir davranış olarak lanse eden bu zihniyete, Eğitim Bakanlığı’nın bizzat ön ayak olması teslimiyettir. Herkesin başka bir hikâye anlattığı Çanakkale gezisinde, gerçek olan din algısının bilinçaltında AKP’nin istediği gibi dönüştürülmesidir. AKP, laik kültürümüzden rahatsızdır ve bizleri yok etmek istemektedir. Bununla birlikte Sn. Bakan’ın Çanakkale ziyaretinde laiklik ile bir alakası olmadığını, çocukları haremlik selamlık diye ayrıştırmasından ve bunu körü körüne savunmasından anlaşılmıştır.

 

Ders kitapları Türkiye’den mi gelecek?

Geçtiğimiz yıl ülkemizde hazırlanan 1. Sınıf ve 4. Sınıf ders kitapları ile ilgili sendikamız 35 sayfalık rapor hazırlamış ve kitapların içeriğinin bu rapora göre yeniden değerlendirmesini istemiştir. Bu yıl 1. ve 4’üncü sınıf kitaplarının uygulama sonrası alınan dönütlere göre yeniden basılması gerekmektedir. Ayrıca, 2-3 ve 5’inci sınıflar için yeni kitapların pilot uygulama için hazırlanmış olması gerekmektedir. Eğitim Bakanlığı bu kitapları hazırladı mı? Okullar açılmadan önce bu kitaplar basılacak mı? Hazırlanan kitaplar ile ilgili öğretmenlere yönelik hizmetçi eğitim programı ne zaman düzenlenecektir?

Umarız ki 3 yıldır devam eden TEPGP çalışması Türkiye’deki gelişmeler üzerine heba edilmemiştir.

Liseler ile ilgili herhangi bir çalışma yapmayan Eğitim Bakanlığı, Türkiye’den gelen kitapları mı kullanmaya devam mı edecektir?

Türkiye’de eğitim sendikaları ve Eğitim Bakanlığı “Evrim Teorisi’nin” biyoloji dersinden kaldırılıp felsefeye aktarıldığını, “Atatürk” ile ilgili konuların azaltıldığını ve “Cihat” kavramının müfredata dâhil olduğunu açıkladı. Lise kitapları da 1 yıl içerisinde yeni müfredata göre yazılacak. ÖSYM’nin düzenlediği sınavların içeriği bu kitaplardan olacağına göre, toplum olarak başka bir baskı ile karşı karşıya kalacağız. Eğitim Bakanlığı’nın bilimsel değerleri ayaklar altına alacak bu uygulamaları şimdiden reddetmeye davet ederiz. Çözüm olarak ise Milli Eğitim Yasası’nın 22. Maddesi (1) ve (2) fıkraları bir an önce yürürlükten kaldırılmasını ve kitapların bizim yetiştirdiğimiz alan uzmanları tarafından adamızda yazılmasını öneririz.

 

Toplumsal yaşam düzenimiz tehdit altındadır!

Türkiye’de aleni bir şekilde devam eden yobaz dönüşüm, buradaki maşaları tarafından Kıbrıslı Türklere de yapılmak istenmektedir. Cami yapımı, Kur’an kursları, ev sohbetleri, yurtlar, tarikatlar, cemaatler, ilahiyat fakültesi, dini dernekler ve ilahiyat koleji derken, bir genç kızın mezuniyet konuşmasındaki ifadeler toplumumuzu derinden yaralamıştır.

İlahiyat Koleji’nde yapılan konuşma Suudi Arabistan veya herhangi bir yerde yapılmadı. Bizde olmaz dediğimiz her şey adanın kuzeyinde olmaya başladı. Bir genci bu konuşmayı yaptı diye yargılayacak değiliz, lakin bu fikirleri aşılayanlar, Kıbrıs Türk Toplumu için kin ve nefreti ezberletenler, düşmanlığı öğretenler ve laik yaşam düzenimizi bozmaya çalışanlara söyleyecek sözümüz var.

Kıbrıslılar yüzyıllardır, herkesin din ve vicdan özgürlüğüne hoşgörülü ve saygılı olmuştur. Kıbrıs Türk Toplumu doksan yıl önce din içeriğini merkez olmaktan çıkarıp, yaşamı laiklik üzerine kurmuştur. Bu ülkeyi yurt bilen ve gelip yerleşen herkes de aynı duyguları paylaşmıştır.

Eğitim sistemi, devlet düzeni, hukuk sistemi, kurumlarımız, siyaset ve yaşam felsefemiz laik temeller üzerine inşa edilmiştir. Laiklik perspektifi, kişinin din ve vicdan özgürlüğü anayasa ile koruma altına alınmıştır.

Türkiye’de laik sistemi yıkmaya çalışıp, her şeyin merkezine dini koyarak, Türkiye halklarını karanlığa götürmek isteyenlere alkış tutanlar, adanın kuzeyinde de aynı emelleri taşıdığını açıkça ifşa etmiştir.

Camiler, TC Lefkoşa Elçiliği ve diyanet işleri tarafından kirası ödenen evler, gelirleri nerden olduğu belli olmayan dernekler dinsel propaganda ve toplum mühendisliği merkezlerine dönüştürülmüştür.

İmamlar, toplum içinde söz sahibi edilmeye çalışılmakta, bazı siyasetçiler emirleri imamlardan almaktadırlar. Daha çok cami yapılmasının sebeplerinin başında, imamların daha çok yaygınlaştırılması ve daha çok propaganda yapabilmelerinin sağlanması gelmektedir.

Çocuklar ile gençlerin faaliyetler ve gezilere yönlendirilmesi karşılığında bazı ailelere TC kaynaklı ekonomik yardımlar yapılmaktadır.

 

Son söz:

Toplum olarak laik yaşam düzenine, laik kurumlarımıza sahip çıkma zamanıdır.

Kıbrıs Türk Toplumu üzerinde oynanan oyunları safları sıklaştırarak, parti rozetlerini bir kenara bırakarak, laik yaşam düzenine taraf olarak, toplumsal varlığımıza sahip çıkarak birlikte bozabiliriz.

Bizim yaşayacak başka bir adamız veya ülkemiz yoktur.

Kamusal, nitelikli, ücretsiz ve eşit eğitim; laik, modern, kamusal ve ilkeli bir düzen için birlikte hareket edelim.

Saygılarımızla.

YARIN ÇOK GEÇ OLMADAN!
Başa dön