HER KRİZ PSİKOLOJİK BÜYÜME İÇİN BİR FIRSATTIR geçen gün daha fazla kişi için tehlike arz eden COVID-19 virüsü sebebiyle insanların kendilerini zorunlu ya da gönüllü olarak izole ettikleri, sosyal yaşam alışkanlıklarından vazgeçmek zorunda kaldıkları psikolojik anlamda zorlayıcı bir süreçten geçmekteyiz. Bu bağlamda Doğu Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü olarak ülkemizde yaşayan tüm bireylerin bu süreçteki psikolojik iyilik halini korumak ve geliştirmek için uygulayabilecekleri bir dizi öneri hazırladık. Bunu yaparken akredite olduğumuz Türk Psikologlar Derneği ve bu derneğin üyesi olduğu Avrupa Psikoloji Birlikleri Federasyonu’nun yayınladığı bildirilerden de yararlandık.
KAYGILARIMIZLA NASIL BAŞA ÇIKABİLİRİZ?
Şu anda hem toplum olarak hem de evrensel düzeyde zorlu bir süreçten geçmekteyiz. Hayatın kaçınılmazlarından olan zorlu süreçlerin belirsizlik ile birlikte kaygıya sebep olduğu bilinmektedir. Önemli olan sürece bağlı deneyimlediğimiz kaygı gibi olumsuz duyguları kabul etmek ve bizi yıkıcı sonucu olabilecek davranışlar yapmaya sürüklemesine izin vermemektir. Kaygı belirli bir seviyeye kadar koruyucu bir duygu durumudur. İnsanların bir çoğu herhangi bir zorlama olmadan bu kaygıdan dolayı evde kalmayı tercih etmektedir. Ancak yüksek düzeyde kaygı akıl sağlığını tehdit edebilmektedir. Sürekli Covid-19 haberlerini takip etmek, ölümlere odaklanmak, hijyenik yaşamı abartılı biçimde yaşamak ve sosyal izolasyonu yalnızlaşacak şekilde yorumlamak kaygıyı artırabilecek etmenlere örneklerdir. Bu durumlardan olabildiğince kaçınılması gerekmektedir. Kaygının bu süreçte çoğunluk tarafından deneyimlenen bir duygu olduğunu hatırlayarak yalnızlık ve izole edilmişlik hislerinden arınabiliriz. Toplumdaki diğer bireylerin de endişeli ve gergin olduklarını unutmamalı, daha anlayışlı ve merhametli olmaya çalışmalıyız.
BİLGİ KİRLİLİĞİNE DİKKAT!
Kaygıyı artıran diğer bir etmen de bilgi kirliliğidir. Covid-19’un nasıl bulaştığından, nasıl tedavi edileceğine kadar bir dizi yanlış bilgi özellikle sosyal medya aracılığıyla yayılmaktadır. Virüsle ilgili en doğru bilgiler Dünya Sağlık Örgütü, Tabipler Birliği gibi küresel ve yerel organizasyonların web sitelerinde yer almaktadır. Bu bilgilerin edinilmesi ve kullanılması işlevsel olmayan kaygıyı da azaltabilir.
Eğer paylaşılacaksa güvenilir ve doğru bilgilerin sosyal medya üzerinden paylaşılmasına özen gösterilmelidir. Bunun yanında bu bilgilerin paylaşımında dikkat etmemiz gereken, bu zor dönemde bireyleri daha da demoralize etmemek olmalıdır. Bu nedenle paylaşımlarımızda kaygı ve panik yaratacak unsurlardan kaçınmamız en doğrusudur.
Pandemi’nin sosyal medyanın toplumun çoğu tarafından yoğun olarak kullanıldığı bir dönemde oluşması tüm olumsuzluklara rağmen talihli bir durumdur. İnsanlarımız sosyal medyayı sevdikleriyle iletişim kurmak için kullanmalı ve başkalarına da bunu tavsiye etmelidir.
ÇOCUĞUMA NE SÖYLEMELİYİM?
Bu süreçten en çok etkilenen grup çocuklardır. Çocukların yetişkinleri bile zorlayan haberleri izlemesi ve dinlemesi riskli bir durumdur. Ayrıca yetişkinler çocukların yanında ölümleri konuşmaktan kaçınmalıdır. Çocukların Covid-19’la ilgili sordukları sorular felaketleştirici tavırdan uzak, gelişimsel olarak kavrayamayacakları ayrıntılara girmeden cevaplanmalı, onlara kendilerini ve kaygılarını ifade edebilecekleri oyun oynama ve resim çizme gibi faaliyet alanları yaratılmalıdır. Covid-19 açıklanırken, yanlış ve yanıltıcı bilgiler yerine, “gerekli önlemleri alarak kendimizi ve etrafımızdakileri korumamızın mümkün olduğu bir tür grip” şeklinde genel ve yalın bir açıklama verilebilir. Halihazırda, konuyla ilgili olumsuz haberlere maruz kalmış çocuklara, yetişkinler ve ebeveynler olarak “Gerekli önlemleri almak için çalıştığını ve her şeyin yoluna gireceği.” bilgisini verebilirsiniz. Bu konu ile ilgili konuşmak istediklerinde konuyu geçiştirmek yardımcı olmayacaktır. Çocuklarla bu konuyu konuşurken temel duruşumuz güvende olduklarını hissettirmek olmalıdır.
PEKİ YA KARANTİNADAKİLER?
Diğer bir kırılgan grup ise doğrudan karantina altında olanlardır. Bu bireylerin psikolojik dayanıklılığını arttırmak için onlara içinde bulundukları durumun temelde başkalarını riske atmamak amacıyla oluşan bir öz fedakarlık olduğu vurgulanmalıdır. Ayrıca, sosyal izolasyon insanlar için kendini yeniden keşfetme için bir fırsattır. Bu süreç, kişinin kendisine ayırdığı bir vakit olarak değerlendirilebilir. Bireysel hobilere yoğunlaşmak psikolojik sağlığı korumak için önemlidir.
Ülkemiz zorlayıcı bir dönemden geçmektedir. Ancak her kriz insanlardaki zayıf yönler kadar güçlü yönleri de ortaya çıkarmaktadır. Bu anlamda bilinçli hareket ederek krizi bir avantaja dönüştürmek hepimizin elindedir.
Doğu Akdeniz Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi
Psikoloji Bölümü adına
Doç. Dr. Fatih Bayraktar
FOLLOW YOU FOR ENGLİSH