Eğitim Bakanlığı, eğitim-öğretim faaliyetlerini kolej sınavlarına indirgeyerek, çocukların ilgi, istek ve becerilerini göz ardı etmiştir.
Dünya’da sınavlar iptal edildi
Birçok ülke sınav nedeniyle çocukları bir araya getirip, sağlıkları ile ilgili bir risk almayı uygun görmedi. Sağlık riskinin yanı sıra çocukları kaygılandırmak ve strese sokmak istemediler. Dünyada eğitime yön veren GCSE, A-Level ve Royal School sınavları iptal edilmiştir. Öğretmenlerden yöneticilerin rehberliğinde öğrencilerin elde etmesi muhtemel notları belirlemeleri istendi.
Adamızda ise, kolejlere giriş için hali hazırda Ocak ayında bir sınav yapılmış olmasına rağmen, Eğitim Bakanlığı salgının yarattığı stres, korku ve eşitsizliği dikkate almayarak bu sınavı gerçekleştirmeyi uygun gördü.
Çağ nüfusunun %84,5’i kayıt hakkı kazanamayacak
Yarışmacı sınav sonucunda, 620 öğrenci kolejlere giriş hakkı kazanacak. Çağ nüfusunun % 49,5’i sınava kayıt yaptırırken, sınava kayıt yaptıranların %31’i, çağ nüfusunun ise %15,5’i kolejlere giriş hakkını kazanabilecek. İlahiyat kolejini dışarı çıkarıp oranlara yeniden bakarsak, bu oran %12,5 olur.
Kolej giriş sistemi çocukların % 84,5’inin kayıt hakkı kazanamayacağı bir sistemdir. Şu an ki sistem çoğunluğun ilgi, beceri ve yeteneklerini görmezden gelerek, %15,5’nın kayıt hakkı kazanabileceği çoktan seçmeli sınavlara endekslenmiştir.
Pandeminin yarattığı kaygı ve stres altındaki çocuklarımızı, bu sisteme zorlamanın çocuğun eğitimine ve gelişimine bir katkısı oldu mu?
Çocukları yarıştıran bu sistemin kazananı olmayacağı gibi, bu sistem çocukları, öğrencileri ve okulları başarılı/başarısız diye ayrıştırmaya devam edecektir. Sosyal medya’da ve dersanelerin reklamlarında bu ayrımın çocuk istismarı boyutuna ulaştığını görebilirsiniz.
Çocuk psikolojisi ve pedagojisine göre kullanılan çoktan seçmeli testlerin, öğrencilerin belli bir konu üzerinde düşünme, düşündüklerini yazılı ve sözlü olarak ifade etme, yaratıcılıklarını ortaya koyma, eleştirel düşünme, yorumlama, çözümleme ve konu üzerinde değerlendirmelerde bulunmasına olumsuz etki etmektedir. Kolej giriş sınavları eğitimde yozlaşmaya neden olmakta, öğretmenliği teknisyenliğe çevirmekte, aileleri yanlış tutumlar içine sürüklemekte ve çocuklara telafisi mümkün olmayacak ölçülerde problemler yaşatmaktadır.
Çocukların ilgi, yetenek, beceri ve potansiyellerine göre değerlendirilip, yönlendirilmesi gerektiğini arzu ettiğimizi belirtir, 2020-2021 eğitim öğretim yılı için Eğitim Bakanlığı’na bu yanlış uygulamadan vazgeçmesi için çağrımızı yineleriz.
Kolejlerin temel amacı yabancı dil öğretimi olmalıdır
Kolejlerde eğitim gören çocuklarının % 57’si (İlahiyat Koleji dahil) ÖSYS sınıflarına devam etmektedir. ÖSYS ve ilahiyat kavramları kolejlerin kuruluş felsefesini anlamsızlaştırmaktadır.Yabancı dil öğretimi, tüm okullar içinde takip edilen bir eğitim programına dönüştürülmelidir.
Çocuklar sosyo-psikolojik, aileler maddi olarak yıpranmaktadır
Yıllık dershane ücretlerinin 6000 TL olduğunu gerçeğinden hareket edersek toplamda 21 milyon ile 24 milyon arası bir rantpiyasası oluşmuştur. Taşımacılık ve yemek hizmeti ile bu rakam 32 milyona ulaşmaktadır. Bununla birlikte A-Level, IGCSE, GCE’lere hazırlananlar, ek özel ders alanlar, Grade’lere hazırlananlar ve üniversiteye hazırlananları da hesaba katarsak, özel derslere harcanan miktarların korkunç boyutlara ulaştığını ve kayıt dışı ekonominin bir parçası olduğunu görürüz.
V.Eğitim Şurasında kolej giriş sisteminin alternatifi oluşmuştu.
“Güzel Sanatlar ve Kolej programlarına 6.sınıftan itibaren başlanmasına devam edilmelidir; kolejlerde sadece GCE, IGCSE ve A-Level programları uygulanmalıdır; ilkokul sonrasında kolejlere giriş yanında ortaokullardaki farklı program koridorlarıyla yaratılacak yatay ve dikey geçişlerle kolejlere girmede fırsat eşitliğinin yaratılmalıdır; kolejlerin mevcut yapısının güçlendirilmesi ve sürdürülebilir olmayan bugünkü kolejlere giriş sisteminin çağdaş anlayışlara uygun bir şekilde kademeli olarak değiştirilerek süreç temelli bir değerlendirme sistemi ile öğrencilerin ilgi, istek ve yeteneklerine göre yönlendirilmesinin sağlanmalıdır; İlahiyat Koleji’nin programı değiştirilmelidir.”
‘Eğitim Bilim Danışma Kurulu’ oluşturulmalıdır.
Salgın sürecinde olduğu gibi, eğitimin yeniden organizasyonunda da ‘eğitim bilim danışma kurulu’ oluşmalı ve eğitimin planlanması uzmanlarca yapılandırılmalıdır. Bu kurul hem okulların nasıl açılabileceği, hem kolejlere girişin nasıl olabileceği hem de yönlendirme sınavları ile ilgili yapıcı kararların üretilmesine katkı koyacaktır.
Çocuklarımızın yarışacağı değil, çocuklarımızın eşit ve adil bir şekilde erişebileceği bir eğitim sistemi istiyoruz.
Burak Maviş
KTÖS Eğitim Sekreteri